Ankara’yı bir duygu olarak anlatmaya çalışsaydım İrlandalı bir turiste, aşağı yukarı şöyle şeyler söylerdim herhalde. Ankara biraz gri, koyu, bazen kahverengi, hatta siyahi, depresif; yaşayanlar için tam anlamıyla acı. Sokakları, havası, aşkı mahveder adamı. İstanbul’sa öyle değil. Ankara acıysa, İstanbul umut benim için. Güneşli güzel günlere inanan çocukların şehri sanki İstanbul. Ankara gibi “Bak kardeş! Geç otur şuraya. Delikanlı gibi acını çek, derdinin bataklığına gömül.” şeklinde değil de, “Derdin mi var güzel kardeşim? Gel, biraz dinlen. Soluklan şurda, yaşa derdini, dök denize. Sonra tekrar kalk! Asma yüzünü bak güneşe, aya, eşlik etmeye hazır senin şarkılarına.” der gibi. Yüzümü güldürmeye çalışan bir çocuk gibi İstanbul. Bu yüzden seviyorum seni İstanbul. Annem gibi, abim gibi, mahalleden geçerken selam verdiğim tanıdık bir yüz gibi. Güzelsin İstanbul, bir bebek gibi.